Cenazeler, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret Hususunda Ariflerin Sözleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Cenazeler, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret Hususunda Ariflerin Sözleri
Cenazeler, Mezarlar ve Mezarları Ziyaret Hususunda Ariflerin Sözler
Cenaze tahtası (teneşir) basiretli kimse için ibrettir.
Cenaze tahtası (teneşir) basiretli kimse için ibrettir.
Gaflet ehli dışındakilere onda hatırlama ve ikaz vardır. Çünkü
cenazelerin görünmesi, gafil kimselerin kalbini katılaştırır. Çünkü
onlar daima başkasının cenazesine bakacaklarını zannederler.
Kendilerinin teneşir üzerine taşınacaklarını sanmıyorlar veya sansalar
bile yakında olacağını takdir etmezler. Düşünmezler ki teneşirde
bulunanlar da böylece sanıyorlardı. Bu bakımdan on-ların ümitleri boşa
çıktı, zamanları bitti. Öyleyse bir kul teneşire baktığında kendini
teneşir üzerinde düşünmelidir. Çünkü yakında onun üzerine konacağı
muhakkaktır. Öyle ki sanki onun üzerine konmuştur. Belki yarın veya
yarından sonra!
Ebû Hüreyre'nin bir cenaze gördüğünde şöyle dediği rivayet ediliyor: 'Götürünüz! Biz de arkasındayız'.
Mekhul ed-Dimeşkî, bir cenaze gördüğünde 'Götürünüz! Biz de akşam
gideceğiz! (Şu manzara) beliğ bir mev'izedir. Süratle geçen bir
gaflettir. İlki gider, diğerlerinin ise aklı yok derdi.
Useyd b. Hudayr der ki: 'Hangi cenazede hazır bulunmuş isem, nefsim bana
o cenaze hakkında o cenazenin varacağı yerden başka birşey
fısıldamamıştır.
Mâlik b. Dinar'ın kardeşi öldüğünde Mâlik onun cenazesine, ağlayarak
katıldı ve şöyle dedi: Yemin olsun! Senin nereye gittiğini bilmedikçe
gözyaşlarım dinmeyecektir ve hayatta oldukça da bunu bilme imkânım
yoktur.
A'meş şöyle demiştir: 'Biz cenazelere katılıyorduk. Orada bulunan
insanların hepsinin mahzun olmasından dolayı kime taziye vereceğimizi
bilmiyorduk'.
Sabit el-Benânî şöyle demiştir: 'Biz cenazelere gidiyorduk. Yüzünü kapatmış, ağlayan kimselerden başkasını görmüyorduk'.
İşte selefin ölümden korkusu böyleydi. Şimdi ise cenazede hazır bulunan
cemaate baktığımızda çoğunun gülüp oynaştığını ve ancak cenazesinin
terekesi ve varislerine bıraktığı şeyler hakkında konuştuklarını
görürüz. Onun emsalleri, akrabaları onu bırakmış . olduğu terekeden
nasıl istifade edeceklerini düşünürler. Allah'ın dilediği hariç,
cenazede hazır bulunanlardan hiçbiri kendi cenazesi hakkında düşünmediği
gibi, teneşirdeki halini de düşünmüyor. Bu gafletin sebebi, günahların
çokluğundan ötürü kalplerin katılaşmasından başka ne olabilir? Öyle ki
Allah'ı, son günü ve önümüzdeki dehşetleri unutmuş bulunuyoruz. Bu
bakımdan bizi ilgilendirmeyen şeylerle meşgul olur, gaflete dalar,
oynaşır dururuz. Allah Teâlâ'dan, bu gafletten uyanmayı talep ediyoruz.
Çünkü cenazelerde hazır bulunanların hallerinin en güzeli ölü için
ağlamalarıdır. Oysa eğer akılları olsaydı ölü için değil kendi nefisleri
için ağlarlardı.
İbrahim ez-Zeyyad, ölü için rahmet isteyen bir cemaate baktı ve şöyle
dedi: 'Eğer bunlar nefisleri için rahmet ve şefkatte bulun-saydılar
kendileri için daha hayırlı olurdu. Muhakkak ki ölü üç dehşetten
kurtulmuştur: a) Ölüm meleğinin yüzüne bakma dehşetinden, b) Ölümün
acılığından, c) Sonucun korkusundan'.
Ebû Amr b. Ûlâ der ki: Cerir, kâtibine bir şiir dikte ettirirken onun
yanında oturdum. O esnada bir cenaze göründü. Cerir şiiri bırakıp şöyle
dedi: 'Allah'a yemin ederim! Şu cenazeler beni ihtiyarlattı!
Sonra şu şiiri okudu: 'Geldiklerinde cenazeler bizi korkuturlar!
Arkalarını çevirip gittiklerinde biz boş şeylere dalarız. Tıpkı kur-dun
hücumundan ötürü koyun sürüsünün korkusu gibi! Ne zaman kurt kaybolursa,
sürü eski durumuna döner!'
Cenazelerde hazır bulunmanın edeplerinden bazıları şunlardır: Tefekkür,
uyanma, hazırlık ve daha önce fıkıh bahsinde sünnet ve edeblerini
zikrettiğimiz gibi tevazu ile cenazenin önünde yürümektir.
Âdaplardan biri de cenaze hakkında fâsık da olsa hüsn-ü zanda, zahirinde
salâh görünse bile nefsi hakkında su-i zanda bulunmaktır. Çünkü sonuç
tehlikelidir. Hakîkati bilinmez.
Ömer b. Zer'den101 şöyle rivayet ediliyor: Komşularından biri öldü. Ölen
zat gayet israfçı bir kimseydi. Halkın çoğu onun cenaze-sinden kaçtı.
Ömer cenazeye katıldı ve namazını kıldı. Kabre indirilmek istendiğinde
Ömer, kabrin başında durup şöyle dedi: 'Ey filan! Allah sana rahmet
etsin! Sen hayatını tevhid ile geçirdin. Yüzünü secde ile sararttın.
Senin için 'Günahkâr ve hata sahibidir! deseler bile ne çıkar. Acaba
bizden günahkâr olmayan ve hata sahibi bulunmayan kim vardır?'
Hikâye ediliyor ki fesada dalan kişilerden biri, Basra'nın bir
mahallesinde öldü. Hanımı kocasının cenazesine yardım edecek bir kimseyi
bulamadı; zirâ çok fâsık olduğundan ötürü komşularından hiçbiri o
cenazeden haberdar olmadı. Bunun üzerine hanımı iki hamal kiraladı.
Cenazesini öylece musallaya götürdü. Hiç kimse cenaze namazını kılmadı.
Bunun üzerine hanım, cenazesini defnetmek için cenazeyi çöle (mezarlığa)
götürdü. Götürdüğü yere yakın bir dağda büyük zâhidlerden biri
bulunuyordu. Hanım, zahidi cenazeyi bekliyormuş gibi gördü. Sonra zâhid,
onun cenaze namazını kılmak istedi. Bunun üzerine memlekete 'Zahidin,
ibadethanesinden falan adamın namazını kılmak için çıktığa haberi
yayıldı. Böylece halk cenazeye doğru çıkıp geldiler. Zâhidle beraber
namazını kıldılar. Halk, zahidin bu kimsenin namazını kılmasına hayret
etti. Bunun üzerine zâhid dedi ki: Rüya âleminde bana falan yere git!
Orada bir cenaze göreceksin. Onun beraberinde bir kadından başkası
yoktur. Onun namazını kıl. Çünkü o affolunmuştur' denildi. Bu söz
üzerine halkın hayreti daha da arttı. Zâhid, ölenin hanımını çağırdı ve
kocasının halini sordu. Yaşantısının nasıl olduğunu inceledi. Hanımı
dedi ki:
- Bilindiği gibi, bütün gün meyhanede içmekle meşguldü.
- Düşün! Güzel amellerinden birini hatırlamıyor musun?
- Evet! Üç şeyi hatırlıyorum: O sarhoşluktan, sabahleyin ayıldığımda
elbisesini değiştirir, abdest alır, sabah namazını cemaatla kılar, sonra
meyhaneye döner ve fışkıyla meşgul olurdu.
İkincisi, o evinde daima bir veya iki yetim beslerdi. Onun yetimlere
olan iyiliği, öz evlatlarına olan iyiliğinden daha fazlaydı. O,
yetimlerin durumunu çokça araştırırdı. Üçüncüsü, o,gece karanlığında,
sarhoşluğundan ayıldığı zaman ağlar ve şöyle derdi:
'Yârab! Cehennem çukurlardan hangisini bu habis ile (kendini kastediyor)
doldurmak istiyorsun?'Böylece zâhid gitti ve o kişinin durumundaki
karışıklık da vuzuha kavuştu.
Sıla b. Eşyem'den şöyle rivayet ediliyor: Kardeşi defnedildiğinde kardeşinin kabri başında durup şu şiiri okudu:
Eğer kabrin azabından kurtulursan büyük bir felâketten kurtulmuşsun demektir.
Aksi takdirde senin kurtulacağını sanmıyorum.
101) Tam adı, Ebû Zer Ömer b. Zer b. Abdullah b. Zurare'dir.
Hemedanlıdır. Kûfe'de ikamet ederdi.. H. 153'de vefat etmiştir. Şâyan-ı
itimad bir
elifgibi- Mesaj Sayısı : 141
Puanlama : 394
Kayıt tarihi : 20/07/11
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz