Mavimarmara
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı

Aşağa gitmek

Gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı Empty Gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı

Mesaj  elifgibi Salı Ağus. 02, 2011 1:00 pm

GÖZLER KAYMIŞ, YÜREKLER GIRTLAKLARA DAYANMIŞTI

“Ben
(Amr b. Avf), Selman, Huzeyfe b. Yeman, Numan b. Mukarrin ve ensardan
altı kişi, kendimize ayrılmış olan kırk arşınlık yeri kazıyorduk.
Zübab’ın dibinden kazarak nemli tabakaya kadar inmiştik ki, Allah
hendeğin karnından ak ve parlak bir kaya çıkardı. Onunla uğraşırken,
balyoz, kazma, kürek, külünk gibi demir araçlarımız kırıldı, kazı
işinden aciz kaldık. Bunun üzerine: “Ey Selman! Resulullah (sav)’a git
de şu kayadan dolayı çektiğimizi haber ver” dedik. Resulullah (sav) o
sırada kıldan dokunmuş bir Türk çadırının içinde dinleniyordu.


Selman:
‘Ya Resulallah! Babalarımız, analarımız sana feda olsun! Hendeğin
karnından, karşımıza ak bir kaya çıktı. Onunla uğraşırken, bütün demir
araçlarımız kırıldı. Kazmaktan aciz kaldık! Çizmiş olduğun çizgiden
sapılacak olan yer yakın olduğuna göre, o kayanın yanından biraz
sapıverelim mi, yoksa bu hususta bize vereceğin bir emir var mı? Biz
senin çizdiğin çizgiyi aşmak istemiyoruz’ dedi. Resulullah (sav): ‘Ver
bana balyozu ey Selman!’ buyurdu. Selman’ın balyozunu aldıktan sonra,
hendeğin içine, yanımıza indi. Biz, dokuz kişi, hendeğin bir tarafına
çekildik. Resulullah (sav) kayaya elindeki balyozla öyle bir darbe
indirdi ki kaya yarılıverdi. Ondan bir şimşek çıkıp Medine’nin iki
kayalığı (dağı) arasını aydınlattı. Resulullah (sav) ‘Allahu Ekber!’
diyerek fetih ve zafer tekbiri getirdi. Biz de tekbir getirdik. Sonra,
kayaya balyozla ikinci bir darbe daha indirdi. Yine, ondan karanlık bir
evdeki kandil gibi Medine’nin iki kayalığı (dağı) arasını aydınlatan
bir şimşek çaktı. Resulullah (sav) “Allahu Ekber!” diyerek fetih
tekbiri getirdi. Biz de tekbir getirdik. Resulullah (sav), balyozla
üçüncü darbeyi indirince kayayı parçaladı. Darbeyi indirdiği zaman
yine, ondan Medine’nin iki kayalığı (dağı) arasını aydınlatan bir
şimşek çaktı. Resulullah (sav) yine “Allah−u Ekber” diyerek fetih
tekbiri getirdi. Biz de tekbir getirdik. Selman, elinden tutarak,
Resulullah (sav) ’ı hendekten yukarı çıkardı.


Selman:
‘Babam−anam sana feda olsun ya Resulallah! Ben şimdiye kadar hiç
görmediğim şeyi gördüm’ dedi. Resulullah (sav), yanındakilere:
‘Selman’ın gördüğünü siz de gördünüz mü?’ diye sordu. ‘Evet,
babalarımız−analarımız sana feda olsun ya Resulallah! Sen vurduğun
zaman kayadan dalga gibi şimşek çaktığını biz de gördük. Sen tekbir
getirdin, biz de tekbir getirdik. Biz bu ışık parıltısından başka bir
şey görmedik’ dedik. Resulullah (sav): ‘Doğru söylediniz! Ben kayaya
ilk darbeyi indirdiğim zaman çıkan, sizin de gördüğünüz şimşek, bana
Hire şehrinin köşklerini ve Kisra’nın Medainini aydınlattı da onlar
bana köpeğin altlı üstlü yan dişleri gibi göründü. Cebrail de ümmetimin
oralara hâkim olacaklarını haber verdi. Kayaya ikinci darbeyi
indirdiğim zaman çıkan, sizin görmüş olduğunuz şimşek, bana Rum
ülkesinin kızıl köşklerini, saraylarını aydınlattı da onlar bana
köpeğin altlı üstlü yan dişleri gibi gözüktüler. Cebrail de ümmetimin
oralara hâkim olacaklarını bana haber verdi. Sonra kayaya üçüncü
darbeyi indirdiğim zaman, sizin de görmüş olduğunuz şimşek, bana San’a
diyarının köşklerinin saraylarını aydınlattı da onlar bana köpeğin
altlı üstlü yan dişleri gibi gözüktüler. Cebrail de ümmetimin oralara
hâkim olacaklarını bana haber verdi.


Sevininiz ki ümmetim, yardıma ve zafere nail olacaklardır!

Sevininiz ki ümmetim, yardıma ve zafere nail olacaklardır!

Sevininiz ki ümmetim, yardıma ve zafere nail olacaklardır!

Bu
yardım vaadi kendilerine müjdelenince, Müslümanlar; “Allah hamd olsun
ki, O vaadinde sadıktır. Kuşatıldıktan sonra yardıma nail olacağımızı
bize vaad buyuruyor” diyerek sevindiler.


Selman−ı Farisi; “Ben bütün bunların vuku bulduğunu görmüşümdür” demiştir.[1]

Uhud’dan
sonradır. Yahudiler hıyanetlerine karşılık Medine’den sürülüp Haybere
yerleşmişlerdir. Müslümanları ebedi düşman ilan eden Yahudiler boş
durmayıp Mekke müşrikleri başta olmak üzere çevre kabilelerle anlaşarak
Müslümanlara saldırı hazırlıkları yapmışlardı. Medine’yi dört taraftan
saran Yahudiler bununla da yetinmemiş içerden de darbe vurmak için
münafıklarla anlaşmışlardı. Bu kez her şey tamamdı. Resulullah’ın ve
Müslümanların artık kurtuluş imkânı kalmamıştı. Böylece büyük projelerin
gerçekleşmesi için her şey hazırdı.


Zahiren
durum böyleydi. İnsan aklıyla düşünüldüğünde sonuç Müslümanlar
açısından vahimdi. Düşman tarafından toplanan on iki bin kişilik tam
teçhizatlı orduya karşı Müslümanların sayısı üç bin idi. Yani bir
Müslüman’a dört düşman düşüyordu. Hem de azılılarından… Manzara dehşet
verici... Her taraf kuşatılmış, sığınılacak bir yer de yok. Münafıklar
içeride fırsat kollamakta. Kur’an-ı Kerim’de durumla ilgili zikredilen
şu ayeti kerime söze hacet bırakmayacak şekilde durumu resmetmektedir.
“Hani (onlar) size, üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi. Ve o
vakit gözler kaymış, yürekler gırtlaklara dayanmıştı ve Allah hakkında
türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada mü’minler imtihan
edilmiş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.”[2]


Durumun
vahametini ve içinde bulunulan manzarayı insan bakış açısıyla,
münafıklar tarafından söylenen şu sözler açık bir şekilde gözler önüne
sermektedir. Münafıklar “O size Yesrib (Medine)’den Hire’nin köşklerini
ve Kisra’nın Medainini gördüğünü ve oraları fethedeceğini haber
veriyor. Sizler ise düşmanlarınıza karşı ortaya çıkmaya güç
yetiremiyor, hendek kazmaya çalışıyorsunuz?” diye söyleniyorlardı. Amr
b. Avf oğullarının kardeşi olan Muattıb b. Kuşeyr de bu bozguncu
münafıklar arasında idi ve “Muhammed, Kisra ve Kayser’in hazinelerinden
yararlanacağımızı bize va’d edip duruyor! Hâlbuki bu gün hiçbirimiz
abdest bozmaya gidip de sağ döneceğinden emin bulunmuyor” derken,
bazıları da “Allah ve Allah’ın Resulü bize bir aldatıştan başka bir şey
va’d etmemişler” demişti.[3]


Gel
gör ki bu, görünen hal idi. Ve bu, kâfirlerin hesabı ve tuzağıydı.
Fotoğrafın görünen kısmıydı. Bir de henüz fotoğrafın tab edilmemiş diğer
kısmı da vardı. Bu da Kadir−i Mutlak’ın hesap ve tuzağıydı. “Doğrusu
onlardan öncekiler de (peygamberlerine) tuzak kurmuştu. Fakat bütün
tuzaklar (ını neticesiz bırakmak) Allah’a aittir. (Çünkü O) herkesin ne
kazanmakta olduğunu bilir. Kâfirler de bu (dünya) yurdun (un gerçek)
akıbetinin kimin olduğunu yakında bilecektir.”[4]


Resulullah
(sav), balyozu indiriyor; Kisra’nın Medaininin fethi… Bir darbe daha:
Rum ülkesinin kızıl köşklerinin fethi… Ve bir darbe daha: San’a
diyarının fethi… İki farklı dünya... İki farklı durum… Birbirine zıt
açıklamalar… İman edenler sevinmekte. Münafıklar alay, kâfirler işi
bitirmek için acele etmede. İman−nifak mücadelede... Hak−batıl
arenasında ümit−ye’s kavgada… Mü’minler Allah ve Resulüne dayanmada.
Kâfir ve münafıklar zahiri sebeplere ve güce bel bağlamada…




Savaş
bitmiş, iman’ın lezzetini tadıp ümidini yitirmeyen mü’minler galipken
alay ve istihza edenlerin boynu büküktür. Bir avuç mü’min Resulullah’ın
etrafında küme küme sevinç içinde. Savunmadan çıkıp saldırıya geçmenin
müjdesiyle fetihler düşüncesinde… Kalpler mutmain, sükûnet içinde…


Kadere
bakın ki bu gün de Müslüman, Yahudi ve yandaşlarınca dört bir taraftan
sarılıp saldırıya uğramaktadır. İslam düşmanları bütün güçlerini
toplayıp Müslümanları yok etme hesabındadırlar. Allah’a dayanmayıp
zahiri sebeplere bağlananlar tıpkı o günkü gibi işin artık bittiğini
zannetmektedirler. Ümitleri tükenmiş, dermansız kalmışlardır. Allah’a
bağlanıp Resulüne kulak verenler her şeye rağmen ümitvar olup hendekler
kazmaya devam etmektedir. Kimilerine göre faydasız görünse de…


Şu
gerçek unutulmamalı ve bilinmeli ki, Yüce Rabbimiz o gün nasıl
kullarına yardım ettiyse bu gün de edecektir. O gün nasıl düşmanlarını
mağlup edip Fetih kapılarını açtıysa bu gün de açacaktır. Yeter ki onlar
gibi inanıp onlar gibi yaşayalım. Boş durmayıp ümitsizliğe kapılmadan
hendekler kazalım. Düşmanın görünen gücünün kof ve boş olduğunu,
nurların parıldayıp zaferlerin birer birer gerçekleştiğini göreceğiz.
Sarsılmayan kalelerin, baş edilemeyeceği sanılan orduların yerle bir
olduğuna tanıklık edeceğiz Allah’ın izniyle… Çünkü bu bize, Allah ve
Resulü’nün vadidir.


Sevininiz ki ümmetim, yardıma ve zafere nail olacaklardır!

Sevininiz ki ümmetim, yardıma ve zafere nail olacaklardır!

Sevininiz ki ümmetim, yardıma ve zafere nail olacaklardır!

Söyleyen ne güzel söylemiş. “Ye’sin burnunun rağmına olarak ben bütün dünyaya işittirecek derecede kanaat−i kat’iyemle derim:

İstikbal,
yalnız ve yalnız İslamiyet’in olacak. Ve hâkim, hakaik−i Kur’aniye ve
imaniye olacak. Öyleyse, şimdiki kader−i ilahi ve kısmetimize razı
olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebilere müşevveş bir mazi
düşmüş.[5]


(Abdulğafur Batmaz)

elifgibi

Mesaj Sayısı : 141
Puanlama : 394
Kayıt tarihi : 20/07/11

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz