Mavimarmara
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

40 yıl sadece Kur'an'la konuşan Kadın;!

Aşağa gitmek

40 yıl sadece Kur'an'la konuşan Kadın;!  Empty 40 yıl sadece Kur'an'la konuşan Kadın;!

Mesaj  elifgibi Çarş. Tem. 20, 2011 2:36 am

Bismillah!
KUR’AN VE DESTANLAR DÖNEMİNDEN BİR DESTAN

Tebe-i
Tâbiîn neslinden Abdullah ibn Mübarek hazretleri anlatıyor: Hacca
gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yalnız bir kadına
rastladım. Selâm verdim; selâmımı "Söz olarak Rahîm bir Rabden selâm
sözüdür onların duyacağı" (Yâ-Sîn: 58) âyetiyle aldı. "Buralarda ne
yapıyorsun?" diye sordum. "Allah kimi yoldan çıkarmışsa, ona yol
bulduracak yoktur" (A'râf: 186) âyetini okudu. Anladım ki, yolunu
kaybetmiş. Nereye gittiği soruma "Bir gece kulunu Mescid-i Haram'dan
alıp Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah'ı tesbih ederim" (İsrâ: 1) âyetiyle
karşılık verdi. Anladım ki, geçtiğimiz hacc mevsiminde haccını
tamamlamış, Kudüs'e gidiyor.

"Ne zamandan beri böyle yolunu
kaybettin?" dedim. "Tam üç gece (yani üç gündür)" (Meryem: 10) dedi.
Yiyecek verme teklifinde bulundum. "Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar
tamamlayın" (Bakara: 187) âyetini okudu. "İyi de Ramazan'da değiliz"
dedim. "Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa, Allah her hayrın
karşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir" (Bakara: 158) âyetiyle
cevap verdi. "Yolculukta oruç açılabilir" dedim. "Ama orucu tutarsanız,
bu hakkınızda daha hayırlıdır" (Bakara: 184) âyetini okudu.

Niye
benim gibi konuşmadığını sordum. "Ağzından tek bir söz bile çıkmasın
ki, yanında onu gözleyen ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış
olsun" (Qâf: 18) dedi. "Kimlerdensin?" diye sordum. "Bu konuda bilgin
yok (ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de, kalb de (görmeden,
kesin bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur" (İsrâ:
36) âyetiyle cevap verdi. "Hata ettim, hakkını helâl et!" dedim. "Bugün
size kınama yok. Allah, sizi bağışlasın" (Yusuf: 92) dedi. Deveme
bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum. "Hayır adına ne
işlerseniz Allah onu bilir" (Bakara: 215) âyetiyle mukabele etti. Devemi
yanına getirdim. Binecekken, "Mü'min erkeklere söyle, bakışlarını
sakınsınlar" (Nûr: 30) âyetini okudu. Gözlerimi çevirdim; binecekken
deve ürküp kaçtı, bu arada elbisesi az yırtıldı. "Başınıza musibet
olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir"
(Şûrâ: 30) âyetini mırıldandı. "Sabret, deveyi bağlayayım!" dedim. "Bu
hususta Süleyman'ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık" (Enbiyâ:
79) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı
olduğumu kasdetti. Deveye bindi ve "Bunu bize baş eğdiren Allah'ı tesbih
ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize
döneceğiz!" (Zuhruf: 13-14) âyetlerini okudu. "Haydi!" diye deveyi
hızlandırdım. "Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini
yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!" (Lokman: 19)
mukabelesinde bulundu. Yürürken şiir okumaya başladım. "Kur'an'dan
kolayınıza geleni okuyun!" (Müzzemmil: 20) dedi. "Şiir okumak haram
değil ki!" dedim. "Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri
düşünüp anlar!" (Bakara: 269) cevabını verdi.

Bir süre gittik;
sonra evli olup olmadığını sordum. "Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde
sizi üzecek meselelerden sormayın!" (Mâide: 101) âyetini okudu. Derken
kafilesine ulaştık ve "Kafile içinde kimsen var mı?" dedim. "Mal ve
evlât dünya hayatının süsüdür!" (Kehf: 46) dedi. Anladım ki, evlâdı var.
İsimlerini sordum. "Allah İbrahim'i dost edindi; Allah Musa ile
konuştu; Ey Yahya, Kitab'a kuvvetle tutun!" (Nisâ: 125, 164; Meryem: 12)
âyetlerini okudu. "Ey İbrahim, ey Musa, ey İsa!" diye kafileye
seslendim. Nur yüzlü üç genç "Buyur!" diye çıkageldi. Onlara para verip,
"Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz
olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!" (Kehf:
19) dedi. Yiyecek gelince bana, "Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın
karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!" (Hâqqa: 24) dedi. Çocuklara,
"Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!" dedim.
"Annemiz" dediler, "Ağzından Cenab-ı Allah'ın gazabını çekecek yanlış
bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur'an'la konuşur."

İbn Mübarek, bu hadiseyi Kur'an'da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı.

elifgibi

Mesaj Sayısı : 141
Puanlama : 394
Kayıt tarihi : 20/07/11

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz